Putin ve Erdoğan dünya siyasetinde birbirine en çok benzetilen iki lider. Her ikisi de otoriter yönetim ve tek adam anlayışıyla ülkelerinin son dönemine damga vurdu. Dış politikada dünyaya boyun eğmeyen ve herkese kafa tutan bir duruşları var. Ancak Avrasya’nın bu iki “kabadayısının,” konu Türkiye-Rusya ilişkilerine geldiğinde kabadayılıklarından eser kalmıyor. Batıyı Suriye’de ikiyüzlü davranmakla ve Şam rejimine karşı harekete geçmemekle suçlayan Erdoğan, Esad’ın en büyük destekçisi Putin’e karşı ağzını açmıyor. Almanya Başbakanı Merkel ve Papa da dâhil olmak üzere yabancı ülke liderlerini görüşmelerden önce dakikalarca bekletmesiyle bilinen Putin, Türkiye’ye gelerek Erdoğan’ı AKsaray’da ziyaret ediyor. Suriye başta olmak üzere farklı düşündükleri konuları bir kenara koyan Erdoğan ve “değerli dostu” Putin, 35 milyar dolarlık ikili ticaret hacmini 2020’de 100 milyar dolara çıkarmak için kolları sıvadılar.
Ziyaret öncesi ve sonrasında Türkiye ve Rusya’nın anlaştıkları konular ve aralarındaki sorunlar hakkında çok sayıda analiz yapıldı viagra 100 mg doctissimo. Ancak Putin ve Erdoğan buluşmasını iki ülkenin milli çıkarları açısından değil de, iki liderin temsil ettiği rejim ve bu rejimlerin çıkarları açısından değerlendirmek daha farklı bir tabloyu gözler önüne seriyor. Görüşmelerin yapıldığı AKsaray’dan başlayabiliriz mesela. Mahkeme kararları hiçe sayılarak sit alanına inşa edilen AKsaray’ın müteahhidi Rönesans Holding, Erdoğan döneminde yıldızı parlayan inşaat şirketlerinden. Rönesans’ın gelirinin ciddi bir bölümü, dünya yolsuzluk sıralamasında 278 ülke arasında 254’üncü sırada olan Rusya’daki yatırımlarından geliyor. Rönesans 2 milyar dolarlık yıllık cirosuyla Rusya’daki en büyük yabancı inşaat şirketi. Türkiye’de AKsaray’ı, çok sayıda AVM ve hidroelektrik santralını, Rusya’daysa Avrupa’nın en büyük AVM’sini, Soçi kış olimpiyatları tesislerini ve başka çok sayıda projeyi gerçekleştiren Rönesans; Rusya ve Türkiye gibi ahbap-çavuş kapitalizminin (crony capitalism) egemen olduğu iki ülkede başarılı olmanın yolunu keşfetmiş bir şirket. Rönesans’ın sahibi Erman Ilıcak’ın, Putin ve Erdoğan gibi iki liderin güvenine mazhar olarak milyarlarca dolarlık karlı ihalelerden kazandıklarıyla dünya milyarderleri arasında 597’inci sıraya yükseldiğini hatırlatalım. Rönesans, yıldızı parlayanlardan. Ama Putin ve Erdoğan’a destek vererek Türkiye ve Rusya’da ihaleler kapan, ikili ticaretten milyarca dolar kazanan tek şirket değil. Daha onlarcası var.
Putin ve Erdoğan Suriye başta olmak üzere pek çok dış politika konusunda farklı düşünse de, ülkelerini adeta Ortaçağ feodalizmini andıran ahbap-çavuş kapitalizmiyle yönetmek konusunda fikir birliği içinde. Ortaçağ’da feodal sistemin zirvesindeki krallar toprağı derebeyleri arasında paylaştırırken; Putin Rusya’da doğalgaz ve petrol kaynaklarını, Erdoğan ise Türkiye’de inşaat ve maden ihalelerini benzer şekilde yandaşlarına dağıtıyor. Liderler ekonomik rantın dağıtılmasının karşılığındaysa kendilerine tam bağlılık ve sadakat istiyorlar. Milyarlarca dolarlık ihaleleri devletten alan şirketler medyayı ele geçirerek iktidara ve lidere yönelecek her türlü muhalefeti susturuyor. Soma ve Ermenek gibi facialar, ciddi zararla sonuçlanan yatırımlar gibi “yol kazaları” yaşandığındaysa, iktidar yandaş şirketlerin yardımına koşup kamu kaynaklarını kullanıma açarak ahbap-çavuş kapitalizminin ayakta kalmasını sağlıyor. Kol kırılsa da yen içinde kalmasına dikkat ediliyor. Yandaş şirketler işgücünü, doğayı, madenleri adeta yağmalayarak milyarlarca dolarlık gelir elde ederken, riskleri ve zararları devletleştirilerek topluma ödetiliyor. Ekonominin tekelleşip sermaye ve siyasi iktidarın bütünleştiği, yolsuzluğun kurumsallaştığı bu düzende geriye tek sorun kalıyor: hukukun üstünlüğü, medyanın tarafsızlığı ve haber alma özgürlüğü, kişisel hürriyetler gibi olmazsa olmaz koşulları ortadan kaldırılan demokrasinin, dekorasyon malzemesi haline getirilmesi.
Dekoratif demokrasi konusunda Erdoğan’ın işi Putin’e kıyasla biraz daha zor. Her ne kadar helikopterle şehirlerin üzerinde tur atarak imara açılacak yeşil alanlara bizzat karar verse de, Erdoğan’ın rant elde ettiği ve kendisini destekleyen şirketler arasında üleştirdiği kamuya ait araziler, Putin’in doğalgaz ve petrol kaynaklarıyla kıyaslandığında oldukça sınırlı. Erdoğan’ın yönettiği sistemin çarklarının dönebilmesi için şehirlerin ve yeşil alanların yağmalanmasına devam edilmesi, buna karşı yükselen muhalefetin mutlaka bastırılması gerekiyor. Başbakan Davutoğlu “yakılan her Toma’nın yerine 5-10 Toma alınacak” derken; bir yandan Tomaları üreten iktidara yakın şirketlere devlet kaynaklarının transferinin devam edeceği, diğer yandan da toplumsal muhalefetin şiddetle bastırılacağı mesajını veriyor. Kısaca iktidar ve destekçileri toplumsal protesto gösterilerinden bile ekonomik rant çıkarmayı başarabiliyor.
Ancak iktidarı 12’inci yılını devirirken, hem Erdoğan hem de Davutoğlu’nun Avrupa Birliği ve ABD’den gelen eleştirilere tahammülü kalmamış olacak ki, her ikisi de Rusya ve Çin gibi otoriter rejimlerin liderliğindeki Şanghay İşbirliği Örgütü’ne ilgi gösteriyor. Erdoğan’ın Putin’e şaka yoluyla da olsa “Hadi gelin bizi Şanghay Beşlisi’ne dahil edin, biz de AB’yi gözden geçirelim” demesi, Davutoğlu’nun Türkiye’nin Şanghay Beşlisiyle “kader birliği” içinde olduğunu vurgulamasının altını çizmek gerek. Tam da bu noktada şu soru ortaya çıkıyor: Esad’ın en büyük destekçisi ve Mısır’da darbeyle iktidarı ele geçiren Sisi’ye arka çıkan Rusya ile AK Parti iktidarı nasıl “kader birliği” yapmayı tahayyül ediyor? Dahası Çeçenistan’da yıllardır mücadele ettiği radikal İslami akımların benzerlerinin, Suriye’de Türkiye tarafından desteklendiğini bilen Putin bütün bu sorunları görmezden gelerek AKsaray’da Erdoğan’ı neden ziyarete geliyor? Burada gittikçe otoriterleşen Erdoğan ve Putin’in, yönettikleri ülkelerin dış politika önceliklerini bir kenara bırakarak liderlik ettikleri ekonomik ve siyasal rejimin çıkarlarını ön plana aldıklarını görüyoruz.
Gerçekten de Türkiye doğalgaz pazarını kontrol eden Putin rejimi için 20 milyar dolarlık Akkuyu nükleer santral projesi Rusya’nın dış politika önceliklerinin unutulmasını sağlıyor. Benzer şekilde Rusya’da AK Parti yanlısı inşaat şirketlerinin milyarlarca dolarlık yatırımları Erdoğan’ın Putin’le yakın ilişkisini açıklayan nedenlerin başında. Türkiye’de AK Parti rejimin ve ona bağlı şirketlerin ekonomik çıkarlarına dayalı dış politikanın sadece Rusya konusunda değil, Ortadoğu’ya bakışta da etkili olduğunu belirtmek gerek. AK Parti dış politikasına hâkim olan Esad karşıtlığı ve Ortadoğu ülkelerinde İslamcı partilerin desteklemesinde, panislamist ideolojinin ciddi etkisi var. Ancak yıkılmış Suriye’nin başına geçecek Müslüman Kardeşler iktidarında, ülkenin altyapısından şehirlerine kadar uzanan inşaat yatırımlarından Türk şirketlerinin milyarlarca dolar kazanacak olması da en az panislamizm kadar önemli. Erdoğan’ın “Yeniden bir Suriye’yi inşa etmek” vurgusu, Davutoğlu’nun Türkiye’nin Ortadoğu’nun “tabi kaynaklarının paylaşım sürecinde orada beş yüz sene süren hâkimiyetinin getirdiği avantajları” kullanması gerektiğini ısrarla söylemesi, ekonomik çıkarlara en az ideolojik hedefler kadar ağırlık verildiğinin işareti.
İktidarlarının bekası için anlaşmazlıkları bırakarak, kazan-kazan yolunu seçen Putin ve Erdoğan’ın, “kader birliği” yaptığı son bir konu daha var: Gittikçe otoriterleşen rejime karşı yeniden başlayabilecek geniş halk kitlelerinin katılacağı protesto gösterileri. 100 bin kişiye düşen 565 polisle Rusya’nın dünyada birinci sırayı alması, arkasından 475 polisle Türkiye’nin ikinci sırada gelmesi tesadüf değil. Bu veriler, her iki rejimin de olası halk hareketlerinden ne kadar korktuklarının kanıtı. Toplumsal muhalefet üzerindeki polis şiddetini artıracak yeni güvenlik yasasını uygulamaya hazırlanan Davutoğlu hükümetinin, Rusya’da 2011’de yaşanan protestolar sonrası Putin’in haleti ruhiyesini aynen paylaştığını tahmin etmek zor olmasa gerek: “Bizi duvara yaslayıp yok etmek istiyorlar. O duvara yaslanmayacağız.” (Putin’in kamuoyu danışmanı Gleb Pavlovsky Guardian gazetesine bu sözleri Putin’den duyduğunu açıklamıştı)
Link: http://t24.com.tr/yazarlar/behlul-ozkan/putin-ve-erdogan-kader-birligi-mi,10731